Yalnız Bir Opera / Murathan Munganölü
bir yılan gibi yatıyordu aramızdayorgun, kirli ve umutsuz geçmişimoysa bilmediğin bir şey vardı sevgilimBen sende bütün aşklarımı temize çektimimrendiğin, öfkelendiğinkızdığın ya da kıskandığın diyelimyani yaşamışlık sandığınGeçmişimdile dökülmeyenin tenhalığındakaçırılan bakışlardagündeliğin başıboş ayrıntılarında zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu.Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz dahafazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, ratsgele bir ilişkigibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.Ve hala bilmiyordun sevgilimBen sende bütün aşklarımı temize çektimAnladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sanaBütün kazananlar gibiTerk ettinYaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç lirik parçayazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyorduyüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altındankısık lambalar gibi ışıyan gözlerineçerçevesine sığmayanmunis, sokulgan, hüzünlü resimlerinelirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyorduYaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmiştiMayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibiuçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı,değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde veaynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda.Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısınıTakvim tutmazlığınıAramızda bir düşman gibi duran Zaman'ıDaha o gün anlamalıydımBenim sana erkenSenin bana geç kaldığınıGittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksikkalmıştı.Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmışarkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.Şimdi biz neyiz biliyor musun?Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.Birbirine uzanamayanBoşlukta iki yalnız yıldız gibiAcı çekiyor ve kendimize gömülüyoruzBir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızcaKendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağızNe kalacak bizden?bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirimSessizce alacak yerini nesnelerin dünyasındaNe kalacak geriye savrulmuş günlerimizden Bizden diyorum, ikimizdenNe kalacak? Şimdi biz neyiz biliyor musun?Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocuklarıgibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada birşey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibiVe elbet biz de bu aşkla büyüyecekHer şeyi bir başka aşka erteleyeceğizkış başlıyor sevgilimhoşnutsuzluğumun kışı başlıyorbir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadanoysa yapacak ne çok şey vardıve ne kadar az zaman kış başlıyor sevgilimiyi bak kendinegözlerindeki usul şefkatiteslim etme kimseye, hiçbir şeyeupuzun bir kış başlıyor sevgilimayrılığımızın kışı başlıyorGiriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonugelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alırçünkü her şey bir o kadar anlamsızdıriçinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyunpara etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralarBir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsinizçıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalargözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklarkorkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,çağrışımlarla ödeşemezsinizdışarıda hayat düşmandır sizeiçeride odalara sığamazken siz, kendinizBir ayrılığın ilk günleridir dahaHer şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıklaGün boyu hiçbir şey yapmadan oturupkulak verdiğiniz saatin tiktaklarıkaplar tekin olmayan göğünüzügeçici bir dinginlik, düzmece bir erinçsuyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesizbakınıp dururken duvarlaraboş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibikendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlargibiyeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutukluluk haline, bir trafikkazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyataalınmayakendimizi hazırlar gibiyani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimiziama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,ve kazanmış görünürken derinliğimiziNe zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizdebir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlaro tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdihayatımıza verdiğimiz bütün anlamlardenemeseniz de, bilirsinizhiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadarBana Zamandan söz ediyorlarGelip size Zamandan söz ederlerYaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,öyle düşünürler.Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yenidenkarşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek,uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.ZamanAlır sizden bunların yükünüO boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılardibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Biryerlerdenbulunup yeni mutluluklar edinilir.O boşluk doldu sanırsınızOysa o boşluğu dolduran eksilmenizdirgün gelir bir günbaşka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkideo eski ağrı ansızın geri teper.Dilerim geri teper. Yoksa gerçektenBitmişsinizdir.Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamları önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artıkMutluluk geçip gitmiştir yanınızdan Herşeye iyi gelen Zaman sizi kanatırölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzluklagünlerin dökümünü yapbenim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerinikim bilebilir ikimizden başka?sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmışbir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getirenkendiliğindenliğiyani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyibir düşünemek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünyaşimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor oradaölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzluklaBunlar da bir ise yaramadıysaDemek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızdaBu şiire başladığımda nerde,şimdi nerdeyim?solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerdenikindi yağmurlarını bekleyenyaz sonu hüzünlerindengün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerimgeçti her çağın bitki örtüsündenoysa şimdi içimin yıkanmış taşlığındanbakarken dünyayayangınlarda bayındır kentler gibiyim:çiçek adlarını ezberlemekten geldimeski şarkıları, sarhoşların ve suçlularınunuttuklarını hatırlamaktanuzak uzak yolları tarif etmekten haydutluktan ve melankolidengiderken ya da dönerken atlanan eşiklerdenDuyarlığın gece mekteplerinden geldimBütünlemeli çocuklarla geçtigençliğimin rüzgara verdiğim yıllarıdokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.Bu şiire başladığımda nerde,şimdi nerdeyim?yaram vardı. bir de sözcükler sonra vaat edilmiş topraklar gibisayfalar ve günlerışık istiyordu yalnızlığımKötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordumİlerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerindeAşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndüdaha şiir bitmeden. Karardı dizeler.Aşk... Bitti. Soldu şiir.Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerdenDaha önce de başka şiirlerde konaklamıştımAğır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerindeAşk yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir geceuyudum, hiç uyanmadım.barbarların seyrettiği trapezlerden geçtimher adımda boynumdan bir fular düşüyorduel kadar gökyüzü mendil kadar ufukbirlikte çıkılan yolların yazgısıdır:eksiliyordukmataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldimher otelde biraz eksilip, biraz artarakyani çoğalaraktahvil ve senetlerini intiharla değiştirenlerinbirahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarındaağır ve acı tanıklıklardangeçerek geldim. Terli ve kirliydim.Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhummaskeler ve çiçekler biriktiriyordulinç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitaplarıve açık hayatları seviyordu.Buraya gelirken uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdimatlarla birlikte terledim yolları ve geceleriödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyiçıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek içinpanayır yerleri... panayır yerleri...ölü kelebekler... ölü kelebekler...sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.Adım onların adının yanına yazılmasın diyeacı çekecek yerlerimi yok etmedenacıyla baş etmeyi öğrendim.Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?ipek yollarında kuzey yıldızıaşkın kuzey yıldızısanırsın durduğun yerde ya da yol üstündediroysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zarölü yanardağlar, ölü yıldızlarve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızıAŞKIN BİR YOLU VARDIRHER YAŞTA BAŞKA TÜRLÜ GEÇİLENAŞKIN BİR YOLU VARDIRHER YAŞTA BİRAZ GEÇİKİLENgökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözlergözlerimaşkın kuzey yıldızıdır buyazları daha iyi görülenBen, öteki, bir diğeri ona doğru ilerlerilerlerimzamanla anlarsın bu bir yanılsamaölü şairlerin imgelerinden kalmaSen de değilsin. O da değilKuzey yıldızı daha uzaktayeniden yollara düşerlerdüşerimbir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğundaben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasındaDarmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeleryaşamsa yerli yerinde yerli yerinde her şeyşimdi her şey doludizgin ve çoğulşimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibişimdi her şey yenidenyüreğim, o eski aşk kalesiyepyeni bir mazi yarattı sözüklerin gücündenDönüp ardıma bakıyorumYoksun sen Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren